Moda sektöründeki kapitalist ve kuralcı düzene her daim karşı gelen Azzedine Alaia, yaşamı boyunca dimdik bir duruş sergiledi. Modaya, sanata ve kadın zarafetine kendini adayan sanatçı; samimiyetiyle ve özgünlüğüyle kariyeri boyunca hep heyecan uyandıran işlere imza attı. Alaia’nın tasarımlarının ne kadar değerli olduğunu defilesi sırasında podyumda yürüyen mankenlerin, ödemelerini para yerine onun tasarımlarıyla yapılmasını istemelerinden de anlayabiliriz. Gel, 80’lerden beri moda tarihine yön veren bir efsane olarak anılan Azzedine Alaia’nın hayat hikâyesinin detaylarını mercek altına alalım.
Bir Başarı Öyküsü: Azzedine Alaia Kimdir?
1940 yılının Şubat ayında Tunus’ta dünyaya gelen Azzedine Alaia’nın sanatla olan yakınlığı heykeltıraşlıkla başlar. École des Beaux-Arts’ın heykel bölümünde eğitim alırken bu işte istediği derecede ustalaşamayacağını düşünerek eğitimini tamamlamadan okuldan ayrılır. O dönemde sıkça takip ettiği Vogue dergisinden aldığı ilhamla moda sektörüne yönelmeyi seçer.
Tunus’ta bir terzinin atölyesinde burjuva kadınları için elbiseler diker. 50’li yıllardaysa, yani henüz 17 yaşındayken Paris’e taşınır. Burada Christian Dior’un kreatif direktörü olan Yves Saint Laurent’ın asistanı olarak çalışmaya başlar. Ancak o dönemdeki Cezayir Savaşı yüzünden işini kısa sürede kaybeder. Dior’daki hüsranın ardından 1960’ta Kontes Nicole de Blégiers’in evine yerleşir. Beş yıl boyunca hizmetçi odasında yaşar ve kontese elbiseler diker. Zamanla Parisli kadınlar arasında adı duyulmaya başlar. 60’ların sonunda iki odalı bir eve taşınır ve burayı aynı zamanda atölye olarak kullanmaya başlar.
Paris’te Yükselen Bir Yıldız
Paris’e tekrar 70’li yıllarda dönen tasarımcı, kendi atölyesini açana kadar Guy Laroche ve Thierry Mugler gibi ünlü modacıların atölyelerinde çalışarak sektörle ilgili tecrübeler kazanır. 1980 yılında kendine ait ilk defilesini Paris’te kendi dairesinde yapan Alaia, sahip olduğu güçlü karakteriyle ve sonu gelmeyen merakıyla herkesi kendine hayran bırakır. Defileden kısa bir süre sonra Bergdorf Goodman’ın moda direktörü Dawn Mello, Alaia’a kendileri için bir koleksiyon hazırlamasını teklif eder. Bu sayede ünlü modacı tasarımlarını Amerika’ya da taşımış olur.
İşinde gösterdiği başarılar sayesinde 1984’te Fransız Kültür Bakanlığı tarafından “Yılın Tasarımcısı” seçilir. Daha sonraki zamanlardaysa Oscar de la Mode tarafından “En İyi Koleksiyon” ödülünü kazanarak kariyerinde hızla yükselmeye devam eder.
Trendlerin Ötesinde Bir Moda Anlayışı
Alaia’nın tasarımlarını diğerlerinden ayıran en büyük özellik, kadın bedenini en çekici hâliyle gösterebilen özel kalıplara sahip olmasıydı. Paris’e taşındıktan sonra öğrendiği kusursuz dikiş bilgisiyle birçok özgün ve yenilikçi tasarıma imza atan modacı, kadın silüetini mükemmel bir şekilde yansıtacak işler ortaya çıkardı. Bir heykeltıraş edasıyla yarattığı kıyafetlerle birçok kadının hayatına, tarzına ve ruhuna dokunurdu. Vücudu kusursuzca saran, kalıplı ikonik örme elbiseleri, onun tasarım çizgisini en net belli eden modeller arasındaydı. Her bir tasarımını titizlikle hazırlayan Alaia, tasarladığı parçalarla bedenin üzerinde âdeta ikinci bir ten görünümü yaratırdı.
Alaia, moda dünyasının en kural tanımaz isimlerinden biri olarak bilinirdi. Sezonun trendlerinden veya dönemin kurallarından her zaman uzak kalmayı tercih ederdi. Onun için moda endüstrisinin kurallarından ziyade, öncelikli olan şey kadınların vücut hatlarında en iyi duruşu sergileyecek modelleri yaratabilmekti. Tasarımlarında bu nedenle klasik ve kaliteli malzemeler kullanmayı seçerdi ve ortaya zamansız parçalar çıkarırdı. “Moda umurumda değil, ben kıyafetleri seviyorum!” diyen Alaia, sektöre karşı olan bakışını da her fırsatta dile getirirdi. Onun maddi kaygıları, ün veya şöhret gibi beklentileri yoktu. Alaia yalnızca yaratıcılık ve gelişim arzusu içerisinde işine dört elle sarılırdı.
Hazır giyim koleksiyonlarını hiçbir zaman belirli sezonlar için hazırlamazdı. Defile takvimleri Alaia’ı ilgilendirmezdi. Yavaş ancak verimli işler çıkarabildiği bir üretim sürecini takip ederdi. Alaia için bir tasarım on gün içerisinde de hazır olabilirdi, on yıllık bir süreç de gerektirebilirdi. Bu nedenle tasarımlarını yalnızca sunmaya uygun olduklarını düşündüğü zamanlarda sergilemeyi seçerdi.
Alaia’nın İkonik Tasarımları
Azzedine Alaia, yıllar içerisinde Greta Garbo, Michelle Obama, Grace Jones, Carla Bruni, Madonna, Marion Cotillard, Kate Moss, Lady Gaga gibi birçok ünlü ismi giydirdi. Ünlü oyuncu ve model olan Naomi Campbell’ın ise hem çok yakın arkadaşı hem tarzını yansıtmasına yardımcı olan ilham perisiydi.
Ünlü modacının hafızalara kazınan tasarımları içerisinde akla ilk gelen, 1995 yılının en popüler filmleri arasında yer alan Clueless’taki Cher karakterinin giydiği ikonik kırmızı elbisesi olabilir. 2013 yılındaki Grammy Ödülleri’nde Rihanna’nın tercih ettiği uzun, tüllerle hazırlanan kırmızı elbisesi ve Alicia Keys’in vücuduna mükemmel oturan balık model elbisesi de yine Alaia imzası taşır.
En çok konuşulan tasarımlarından biriyse Lady Gaga’nın 2015’te Oscar Ödülleri’ne katılırken giydiği parıltılı, işlemeli kıyafetiydi. Lady Gaga’nın taşıdığı bu göz alıcı tasarım, 25 kişi tarafından Paris’te özel olarak hazırlandı. Elbisenin üzerindeki işlemelerin tamamlanması 1600 saat sürdü. Bu tasarım, Alaia’nın işçiliğindeki titizliği göstererek onun “haute couture” alanında bir duayen olduğunu bir kez daha vurgular niteliktedir.
18 Kasım 2017’de vefat eden Azzedine Alaia, moda sektöründe kendi kurallarını koyabilen ve moda dünyasının dayatmalarına her daim direnç gösterebilen nadir ve güçlü bir isimdi. Döneminde tercih edilen formsuz ve androjen kıyafetlerin aksine, sahip olduğu farklı ve özgün estetik anlayışla moda dünyasında derin izler bırakmayı başardı. Kariyeri boyunca lüks kavramına bambaşka bir bakış açısı kazandıran ünlü modacı, hâlâ birçok kişiye ilham veriyor.
İlgini çekebilir: Dünyaya Açılan Türk Modacılar: Dilara Fındıkoğlu